Aşağıdaki satırlarım Mart DERGİ için hazırladığım yazıydı. Ülkemiz öylesine büyük bir deprem afeti yaşadıktan sonra yayınımızın içeriğini değiştirdik. Her ne kadar deprem gündemi aylar (belki de yıllar) boyu sürecekse de dünya nüfusunun yarısını oluşturan “Kadınlar” – Emekçi Kadınlar” gününe değinmeden yola devam etmek istemedim.
8 Mart… Balık burcu. Su grubu ve dişi özelliklerde… Renkleri, deniz yeşili, mavi ve yeşilin değişkenliğinde. 8 Mart… Dünya Kadınlar Günü, Birleşmiş Milletler tarafından bu şekilde tanımlanmış olarak uluslararası kutlanan bir gün. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesinde, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına vesile olur.
Birçok Batılı ülkeden önce, Atatürk Devrimlerinden biri olan ‘kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış olsa da, 1930’larda, Türk kadınının siyasi haklarını kazanması için gerekli yasalar çıkarılmış olsa da bu konuda karne notumuz halen çok düşük. Kadın cinayetleri, tecavüz, taciz ve sonu gelmeyen mobbingler, 6 yaşında bir çocuğun babası tarafından 29 yaşında bir adamla evlendirilmesi… çoğunlukla diyecek şey bulamıyorum. Belki de aynen Primo Levi’nin şiirindeki gibi “Bunlar da mı insan?”
***
Bu kez sözüm kız çocuğu olan, yarının kadınlarının babalarına*…
Kızlarınıza vakit ayırın, onları çok ama çok sevin… Bunu söylemek ne denli benim haddim, bilmiyorum. Ama anlattıklarını dinleyin. Dinleyin ki, onu ilk dinleyen adamın kendisini sevdiğini düşünsün, hissetsin. Onun kurduğu oyunun izleyicisi olun, ona tanık olun. Tanık olun ki, kendini göstermek, büyüdüğünde dikkat çekmek için olmadık gereksiz çabalara girmesin. Gözlerinizle onun gözlerine bakın. Gözbebeklerinizde kendini görsün. Kendini görsün ki, gözlerinin içine yalandan bakan ve yalandan bakıp sevgi sözcükleri söyleyen adamlara kanıp hayatını heba etmesin.
Kız çocuğuyla ne yapılır? Erkek olsa balığa… maça gidersin… demeyin. Balığa da gidilir, denize de… maça da… Kızınızı güldürün, birlikte eğlenin ki, beraber eğlendiği ilk adamın peşine takılıp gitmesin. Kızlarınızı ne kadar çok sever ne kadar çok onlarla ilgilenirseniz onların suiistimale uğramasına engel olursunuz. Kullanılmaktan korumuş olursunuz. Babalarından yeterli desteği, ilgiyi görmeyen kız çocukları başkaları tarafından istismara açık oluyorlar.
Kız çocuklarını çok iyi koruyun ki, onlar da kendilerini korumayı öğrensinler. Elbette koruyun derken, kısıtlayın demiyorum. Onları cehaletten koruyun. Kandırılmaktan koruyun. Kısacası eğer bir kız çocuğunuz varsa, bilin ki kızınızın hayattaki en önemli figürü gerçekten babasıdır. Baba-kız arasında kurulan o ilişkinin niteliği kızlarınızın hayatı boyunca kuracağı ilişkileri etkileyecek, değiştirecektir. Kızınıza güvenin, onun eğitimi için varınızı-yoğunuzu ortaya dökün. Güç verin ona ki dışarıda bir yerde başka birilerine ihtiyaç duymasın. Kendi ayaklarının üzerinde dimdik durabilsin.
***
Bu ayın ilk günleriyle birlikte kutlamaların arifesindeyiz: 5-6 Nisan akşamları Pesah evlerimizin kutlama masalarının baş köşesinde… Neredeyse eş zamanlı, 9 Nisan’da başlayan Paskalya Pazarı… 21 Nisan ise Ramazan Bayramı. Ata’mızın çocuklara ithaf ettiği 23 Nisan Egemenlik Bayramı’nı buruk da olsa kutlayacağız. Diliyoruz ki, bu aya veda ederken son zamanların acılı, endişeli, har-hurlu günlerinin ardından bir nebze olsun huzur ve iç ferahlığına kavuşuruz.
Şalom DERGİ Yayın Yönetmeni
Suzan Nana Tarablus
*Bu satırların ilhamı radyo sunucusu GEVEZE – Jozi Zalma’nın bir programındaki sözlerinden…