Evet, gazeteci olarak biz daha iyi bir dünya yaratabiliriz.
Hollandalı meslektaşım Charles Groenhuijsen, genelde gazetecilerin savunduğu “Good news is no news - İyi haber, haber değildir” ilkesini, trajik bir hata olarak tanımlıyor.
Haklı! Gazetecilik bir ayna gibi: İzleyiciler veya okuyucular, bu aynaya bakarak, dünyayı bu pencereden, ‘olduğu gibi’ görmekteler.
Lakin genelde yayın esnasında yansıyan sisli, buğulu bir aynadır, ha bire hayatın olumsuzluklarını yansıtan. Özellikle televizyonlardaki: “Breaking News – Son Dakika Haberleri” gibisinden gürültülü-patırtılı sesler.
DERGİ yayın ekibinin girişimleriyle, bu durumu dengelemeye çabalıyor, uzun vadeli dönemler için aydınlık ve umutlu bakış açıları sunmak istiyoruz.
Bir iyimser olarak sessiz devrimlere yoğunlaşıyorum:
Örneğin, gerçeğin rakamlarına bakarken, aşırı fakirliğin son 25-30 yıl içinde giderek nasıl azaldığını, her gün 100.000’den fazla insanın, aşırı fakirlikten kurtulmayı başardığını düşünün.
Çocuk ölümlerini düşünün: 1990’dan bu yana çocuk ölümleri yarı yarıya düştü.
Veya ortalama yaşam beklentisini düşünün:
1960 yılında ortalama yaşam süresi 52,6 yıl iken bugün bu rakam 72’ye yükseldi. Dünya çapında ortalama sağlık durumunu göz önüne alın: Bu konuda da muazzam bir gelişmeye tanık olduk.
Gündelik hayatlarımızda bu gelişmelerin ne kadar farkındayız?
Meslektaşım Groenhuijsen, kimi kez gazeteciliği ‘çocuk büyütmeye’ benzetiyor. Sanırım haklı!
Çocuklarımızı büyütürken, onların içindeki olumlu yönleri besleyerek bunların dışavurumlarını sağlamaya çalışırız. İyi yapabilecekleri konulara yöneliriz.
Çocuğuna devamlı ‘yanlış yaptığını’ söyleyen bir ebeveyn düşünün: Verilen yegâne mesaj bu olursa, onlar eninde sonunda hayatlarını mutsuz, negatif, muhtemelen öfkeli insanlar olarak sürdüreceklerdir.
Gazeteciler de, dünyaya aynen bu şekilde davranıyor: Sığınmacılar ve göçmenlerle, suç oranlarının artışıyla… sürekli olarak iletilen mesaj, “Bu felaket”, hatta “Yarın daha da kötü olacak” şekillerinde. Ve, bu bitmeyen olumsuz uyaranlar neticesinde, doğal olarak insanların dünyaya bakışı da genellikle olumsuz oluyor. Bu olgu kimi kez kişinin ‘korku’ duyusuna hitap ediyor; insanları kimi kez ürkmüş çoğu kez de öfkeli hale dönüştürüyor. Benzer şekilde bu durumun, toplum üzerinde ve hatta insanların politik seçimlerinde son derece önemli etkisi olduğu da iddia ediliyor.
Yönetmenliğini yaptığım bu yayında iyi olanı çoğaltmaya bakıyoruz - tabii ki, kötü olanı unutmadan!
Doğrudur, dünyamızda çok büyük sorunlar ve zorluklar söz konusu; örneğin iklim krizi, sığınmacılar ya da eşitsizlik konusu gibi… Ancak, aynı esnada, pek çok alanda eşsiz gelişmeler de gerçekleşiyor: Eğitimde, temel insan haklarında, cinsel tercihlerde, kadın ve çocuk haklarında…
Ve insanlar bunun farkında değiller!
Evet, biz gazeteciler dümenimizi, negatif bakış açısından daha olumlu, daha yapıcı bir bakış açısına çevirebilirsek eğer, dünyayı daha iyi bir yer yapmak için daha büyük adımlar atabileceğiz.
Ağustos ayı DERGİ tatilde!
Eylül’de tekrar görüşene değin güneşli, aydınlık ve tasasız günler dilerim.